Genel

Çağımızın Vebası Salt Kötülük Üzerine

Malumunuz şubat ayını geride bıraktık. Şubat ayında felaket günler yaşadık, halen daha atlatabilmiş değiliz ve mücadele etmeye devam ediyoruz. Yüz yılın felaketi denilen eşi benzeri görülmemiş tamı tamına 11 ilimizi kapsayan dehşet bir depremle uyandık. 4. Derece uluslararası yardım çağrısında bulunduğumuz kötü günler yaşadık. Yaralarımızı hep beraber sarmaya çalışıyoruz lakin bunun yanında gerek vatandaş olarak gerekse hukuk olarak salt kötülükler ile de mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Bugün biraz bu mevzulara değinmek istiyorum.

Deprem gerçeğine uyandığımız o ilk günden bu yana gerek STK’larımız olsun gerek devlet kurumları gerekse vatandaşlar olarak hepimiz bir olarak çabalamaya başladık. Günlerce belediyelerin kültür merkezlerinde depremzedelere ihtiyaç malzemesi kolileyip tırlara yerleştirdik. Bir çoklarımız bebek ve  yetişkin battaniyeleri dikerek deprem bölgesine gönderdi. Maddi manevi bir çırpınış ile birbirimize destek olmaya çalıştık. Elindeki tüm birikmişini ortaya koyan mı dersiniz, evindeki fazla montunu, botunu gönderen mi dersiniz yoksa emekli maaşına elini sürmeden  bağışlayan mı. Bir kez daha anladık ki biz birbirine bağlı, duygusal, merhametli ve çok güzel bir milletiz. Ben şahsım adına Türk olmaktan her zaman gurur duyuyordum bir kez daha duydum.

En çok da beni duygulandıran daha ortaokul çağındaki çocuklarımızın görev alıp yardımlarda çabalamalarıydı. Kumbaralarını açmalarıydı. Ama gel gör ki  fırsatçılık, fesatçılık da bu zamanda baş gösterdi. Özellikle depremzedelerin göç ettiği bölgeler de kira fiyatlarını fahiş bir biçimde artırdılar. Kimisi çorbayı kimisi bisküviyi kimisi de kira fiyatını artırdı. Böyleleri için tek bir ifade kullanabilirim ancak o da salt kötülük. Kötüler, hem de çok. İnsanımızın bu denli yardıma ihtiyacı olduğu bir dönemde cebini ve menfaatini düşünen herkesi bu ifade ile tanımlıyorum. Şimdi birkaç yeni düzenleme getirildi ve evinin fiyatını  6 şubat sonrası yüksek fiyatlar ile güncelleyenlere ceza geliyor. Hapis cezasına kadar yolunu açtılar. Malatya’da bir eve 2 yıl kiralanmamak üzere mühür vuruldu. Tabi ki bu durum diğerlerine ön ayak oldu.

Bizim insanımızda genel olarak bir şark kurnazlığı mı desem böyle bir kendini bir üst segment sanma durumu var maalesef. işine geldiği zaman devlet bunu öngörüyor, istiyor, kural koyuyor işine gelmediği zaman bırak aman devleti onu kenara koy oluyor. Bizzat son haftalardır bu insanlarla bireysel mücadele etmek durumunda kaldım. Gerekse danışanlarım sebebiyle gerekse kendi ev sahibimle. Şu cümle bir haftadır kulaklarımda yankılanıyor desem sanırım abartmış olmam:”Devleti bırak kenara” …

Yaptığının suç olduğunu söylediğiniz, yaptığınız ne kanuna ne vicdana ne ahlaka sığmadığını söylediğiniz bir kişi size bu cümleyi kuruyor. Zor günleri atlatırken zor insanlarla mücadele etmek durumunda kalmak maalesef hepimizi incitti. Şahsım adına haksızlıklara hep ses çıkaran birisiyim, zarar görecek olduğumu bilsem bile dişimi gösteririm, hiç çekinmem.

Her zaman iyilerin sesinin kötülerden çok çıkacağı gün değişeceğimize inanmışımdır. Bunun yanı sıra insanlarımızı gerek hakkını hukukunu bilmek adına gerekse bilime kulak vermek adına bilinçlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Maalesef ki cehalete yenik düşen bir yapımız var bu sebeple belki de başımıza gelen doğal afetlerde dahi müthiş zararlar görüyoruz.

Birçok sevdiğim gazeteci var hepsini deprem öncesi yayınlarından da takip ediyorum lakin son günlerde daha sık takip etmeye başladım. Bir tanesinin bir yayında sarfettiği cümle beni uzun uzun düşündürdü ve sizlerle de paylaşmak istedim. Depremden çok önceleri bir profesör ile deprem programı yaptık ve hayatım boyunca en az izlenme alan yayınım o oldu. Kimse dinlemek, izlemek istemedi, kimsenin dikkatini çekmedi. Bugün ise herkesin gündemi deprem. Çok sarsıcı bir itiraf bu, toplum olarak balık hafızalı ve kısa süreli duygusal tepkiler veriyor olmamıza yönelik eleştirilere katılmadan edemiyorum.

Bu dönemde gerek bilim, gerek liyakat, gerek siyaset, gerek adalet hepsi çok konuşuldu, çok masaya yatırıldı. Herkes kendince görüşünü ifade etti. Herkes ortak akıl olarak liyakat, dürüstlük, ve işini düzgün yapmak konusunda hem fikir ve bunlara hasret gözüküyor. Hepimizin ortak muzdarip olduğu bu salt kötülükten yine içimizdeki iyilerin sesinin güçlü çıkması ile kurtulacağımıza inanıyorum, malum akşam saati bu kadar yazabildim, en kısa sürede tekrar başka bir yazı ile görüşmek üzere..

Hoşçakalın.

Yazar

ferhanaydemir96@gmail.com
2018 yılında Sakarya Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Avukatım, bilişim ve hukuk alanlarında çalışmaktayım. Bu siteyi mesleki alanda öğrendiklerimi paylaşmanın yanında, okuduğum kitapları , gezdiğim yerleri, izlediğim filmleri, bilgimin ve görgümün kazanımlarını paylaşmak için açtım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Stencil modelleri

20 Mayıs 2023